Halfeti'ye geldiğimizde kendimizi Ege ya da Akdeniz
kıyısında gibi hissediyoruz. Suyun rengi, havanın sıcaklığı, esinti, iskelede
bekleyen tekneler... Deniz kenarında olmadığınızı düşündürecek hiçbir şey yok.
Sular altındaki köyü, camiyi, evleri görmeye gidiyoruz. Küçük bir tekne,
kubbesine kadar suların altına gömülü olan caminin önüne kadar götürüyor bizi.
Buraya gelirken yamaçlardaki Asurlular'dan kalma yapıların
önünden geçiyoruz. Küçük teknenin kaptanı aynı zamanda teknenin rehberi biraz
komik bir dille yöre tarihi hakkında bize bilgiler veriyor, ama henüz İngilizce
konusunda yeterli değil. Neyse ki kendi rehberimiz Kemal Bey imdadımıza
yetişiyor.
Zeugma Mozaik Müzesi'ne geldiğimizde hepimizin aklında
güzeller güzeli Çingene Kızı var. Müze’nin içi büyüleyici. Burada saatlerce
kalabiliriz ama güneşi kaçırmadan şehrin çarşısını ve sokaklarını da keşfetmek
istiyoruz. Gaziantep bize sakin ve dinlendirici geliyor. Belki de A rotasının
Anadolu'daki son şehri olduğu içindir.
Günlerdir yoldayız. Kaç kilometre oldu acaba? Toplam kaç
şehirden geçtik? Kaç insanla tanıştık? Kaç dağı selamladık? Kaç medeniyetin
yaşadığı topraklara ayak bastık? Kaç kuş sürüsü üstümüzden uçup geçti? Kaç defa
"burası inanılmaz" dedik?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder