Akşam karanlığında ulaştığımız Kars'tan sabah gün aydınlanır
aydınlanmaz ayrılıyoruz. Bugün çok uzun bir gün olacak, bu yüzden sık sık durup
uzun çekimler yapmak için mola vermeme kararı alıyoruz. Ve en hızlı bozduğumuz
karar da bu oluyor. Çünkü yarım saat
sonra Ağrı'ya doğru ilerlerken Bardaklı Köyü'nde duruyoruz, daha doğrusu
karşımıza çıkıveren Ağrı Dağı bizi durduruyor. Kendimizi, köyün kıyısındaki
ovada, sazlıklarda Ağrı'yı fotoğraflarken buluyoruz.
İshak Paşa Sarayı'na çıkan yol da, şimdiye kadar uğradığımız
diğer duraklar gibi, dar ve dönemeçli. Otobüsten iner inmez herkes Saray'ın da
üzerinde yer aldığı tepeye dağılıyor ve yaklaşık bir saat kadar burada çekim
yapıyor. Sonra o muhteşem karelerle birlikte yeniden yola koyuluyoruz.
Van'a ulaştığımızda bizi yağmur karşılıyor. Ama Akdamar
Adası'na gitmemize hiç birşey engel olamayacak, günlerdir bunun hayalini
kuruyoruz.
Yolda durup Van Gölü kıyısında kısa bir fotoğraf molası
veriyoruz. Bizi yine bir sürpriz bekliyor: Sapsarı bir Van, kıyıda durmuş göl
manzarası izliyor! On dakika kadar ileride bizi adaya götürmek için bekleyen
tekneye biniyoruz. Yağmur ya da kapalı hava kimsenin umurunda değil. Daha
kıyıdan hareket etmeden herkesin kamerası hazır... Ve sonunda adadayız.
Bahar dallarının arasında tek başına duran kilise her açıdan
fotoğraflanıyor. Göl gümüş renginde bir ayna gibi. Yeniden başlayan yağmurun
da uyarısıyla önümüzde Batman'a doğru uzun bir yolumuz olduğunu hatırlıyoruz ve
yola devam ediyoruz. Size bir sır vereyim mi, ne kadar büyük bir iştahla yola
çıkarsanız, yol size o kadar cömert davranıyor, Comeseeturkey için yola
çıktığımız ilk günden bu yana bize davrandığı gibi. Sizi güzel, güler yüzlü,
samimi insanlarla ve sürprizlerle karşılaştırıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder