18 Nisan 2014 Cuma

A rotası 2. Gün

Bugün ikinci gün. Bu koca şehrin tamamını tanımak mümkün mü? İstanbul'un her sokağını arşınlamak, onu her tepeden seyretmek, her mevsimine tanıklık etmek, her geçen gün büyüyen bu şehri karış karış öğrenmek... Gerçekçi mi, yoksa hayalperest bir arzu mu? Kısıtlı zamanımız yüzünden bu mümkün olamayacak, ama bugün öyle sürprizlerle dolu ki, pek çok İstanbullu bile onu bizim bugün gördüğümüz açılardan izleme fırsatı bulamamıştır diye düşünüyoruz. Bu sabah güneş İstanbul'un çatılarındaki kırmızı kiremitleri ısıtmaya başladığında biz de Tarihi Yarımada'ya doğru yola koyuluyoruz. Galata Köprüsü’nü geçip sokak fotoğrafçıları için büyük ilham kaynağı olan bir semte ulaşıyoruz: Balat! Yokuştan yukarı çıkarken bizi sağda kırmızı tuğlalarıyla, Eski İstanbul'un en görkemli manzaralarından birini seyre koyulmuş Fener Rum Erkek Lisesi karşılıyor.

Balat

Zigzaglar çizen, birbirinin içinden geçen, kısa, yokuşlu sokakları; rengarenk, az katlı, omuz omuza sağlı sollu dizilmiş evleri ve ibadethaneleri ile Balat'ta zamanda kaybolmuş gibiyiz. Bitişik binaların arasından birdenbire size kendini gösteren Haliç manzarası hemen hemen her sokakta mutlaka bir sürpriz yapıp karşımıza çıkıveriyor. Sokak aralarındaki boşluklarda sahipleri tarafından unutulmuş gibi duran eski otomobiller, gerçekten oralarda unutulmuşlar mı? Belki de artık, Mustafa Seven'in de dediği gibi, şehrin mobilyalarına dönüşmüşlerdir… Dün bizi İstanbul Boğazı'nda karşılayan yunustan sonra bugün de Topkapı Sarayı avlusunda onlarca leyleğin göçüne tanıklık ettik. Sizce de bu, seyahatimizin müthiş olacağına dair bir işaret olabilir mi? (Bilmeyenler için not: Türkçede "leyleği havada görmek" diye bir deyim vardır. Leyleği uçarken gören kişinin yıl boyunca pek çok seyahat yapacağına inanılır.)
Balat'ın tadı damağımızda kalıyor ama sırada bir başka unutulmaz mekân var: Ayasofya! 1.500 yıllık bir abide! Dünyanın en hızlı inşa edilmiş katedraline doğru yola çıkıyoruz. Bizans döneminin katedrali, Osmanlı devrinin camisi herkesi kendine hayran bırakıyor. Duvarlardaki freskler, mozaikler... Gözümüzü ayırmadan izliyoruz. Ayasofya'yı gönülsüzce geride bırakıyor, padişah I. Ahmed tarafından mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılan Sultan Ahmet Camii'ne geliyoruz. Minaresi, çinileri, görkemli kubbesinden sarkan kandiller ile ne kadar da görkemli...

Ayasofya

Şimdi grubu çok büyük bir sürpriz bekliyor. İstanbul'u panoramik olarak görebilecekleri birkaç noktadan birine doğru ilerliyoruz. 8. kata çıktığımızda bizi, karşımızda Anadolu Yakası, Adalar, Ayasofya, Süleymaniye... İstanbul'a dair ne varsa işte karşımızda! Herkes büyüleniyor. Panoramik İstanbul manzarasının etkisinden henüz çıkamamışken Kapalıçarşı'ya giriyoruz. Rehberlerimizden birinin sürpriziyle, gördüklerimizden aldığımız haz bir adım öteye taşınıyor. Tek beklentimiz çarşının bir ucundan diğer ucuna yürümek iken kendimizi 3'erli gruplar halinde bir merdivenden çatıya çıkarken buluyoruz! Evet evet, yanlış anlamadınız, Kapalıçarşı'nın hani şu meşhur filme de sahne olan çatısındayız! Hepimiz büyüleniyoruz, kimse aşağı inmek istemiyor. Herkes orada daha fazla vakit geçirmek için o kadar yavaş hareket ediyor ki sonunda programımızı aksatıyor, Yerebatan Sarnıcı'na son giriş saatini de kaçırıyoruz. Ama panik yok, yolculuğumuzun sonunda yine İstanbul'da olacağız.

Herkesi ancak "uçağı kaçıracağız" bahanesiyle çatıdan indirebiliyoruz. Şimdiki durağımız Mısır Çarşısı. Kapalı Çarşı'da kaybettiğimiz vakit yüzünden hızlıca Nuru Osmaniye kapısından girip Mercan Kapısına doğru ilerliyoruz. Hepimiz çok yorgunuz ve karnımız çok aç. Ama kimse mızıldanmıyor. Hepimiz hala İstanbul semalarındayız. Ayasofya, Topkapı Sarayı, Süleymaniye, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı, Galata Köprüsü, dün gördüğümüz Boğaziçi, köprüler, yalılar, hepsi gözümüzün önünde uçuşuyor. 

Şimdi hızlıca karnımızı doyurup havaalanına doğru yola koyulmalıyız. Uyandığımızda Trabzon'da olacağız. Görüşmek üzere İstanbul!

Morgan Stone Grether (Instagram/grether)

İkinci günün diğer kareleri için bizi Instagram'dan takip edebilirsiniz! www.instagram.com/comeseeturkey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder