Gece geç saatte Kayseri'deki otelimize ulaşıyoruz. Sabah erkenden kalkıp Kapuzbaşı Şelale'lerine gitmek üzere yola çıkıyoruz. Yolumuzun üzerindeki Erciyes'e selam vermeden geçmek olmaz. Dağın eteklerinde bir çoban, 150'ye yakın koyun ve keçisi, bir de kendisinden daha yaşlı olan eşeğiyle bize poz veriyor. Kapuzbaşı'na biraz daha yolumuz var. Yine döne dolaşa ilerlediğimiz yolda tepelerin arkasından rüzgar tribünlerini görüyoruz. Neyse ki yolumuzun üzerindeler! Fotoğraf çekmek için durduğumuzda rüzgarın sesine karışan rüzgar tribünlerinin sesini dinliyoruz. Sonunda ulaştığımız Kapuzbaşı, dünyanın en yüksek 2. şelalesi. Burada irili ufaklı tam 7 şelale var ve su, kayaların içinden akarak yer yüzüne çıkıyor.
Çok görkemli bir manzara. Suyun gücü çok etkileyici. Bizi bekleyen bir diğer sürpriz de gün batımında fotoğraflayacağımız Sultan Sazlığı'nda. Sazlıkların arasından kendilerini göremediğimiz binlerce kuşun sesini duyuyoruz. Gün batımı ise müthiş oluyor. Büyüleyici renklere bürünen gökyüzü, sazlığın nispeten sığ olan bölgelerinde suya yansıyor. Orada fotoğraflamamız için bizi beklediğine inandığımız güzel at da modelimiz oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder